Buradasınız

EĞİTİM SİSTEMİNDE LİBERAL REFORMCU YENİ BİR MODEL DÜŞÜNCESİNİN KALKIŞ NOKTASI, BAŞLICA AMAÇLARI VE İLKELERİ

Journal Name:

Publication Year:

Author Name
Abstract (Original Language): 
Eğitim hizmetlerinin öğrenciler veya velileri açısından sosyal adaletçi, sosyal refah devletçi yapıda parasız olmasına halel gelmeksizin, devletçe işletilen okullar yerine, paralı eğitim hizmeti veren -kolej yapısındaki- okullara bu hizmetin devredilerek devletçe öğrenci başına bedel (para) ödenerek paralı yaptırılması; yani, hizmette kalite ve verimin yükseltilmesi yoluna gidilmesi; toplumda sivilleşmenin, demokratikleşmenin güçlendirilmesi; çağdaşlaşmaya hız kazandırılması, globalleşme hedeflerine hızla ulaşılması imkân dahilindedir. Bugün, devletin okullarında öğrenci başına yapıları giderlerin çok daha azı ile aynı hizmetlerin daha kaliteli yapılabileceği, yeni eğitim teknolojilerine sahip olunabileceği; bilgisayarlı eğitimin hız kazanacağı; ayrıca, devletçe öğrenci başına yapılan mevcut giderlerin özel veya özelleştirilmiş devlet okullarına bedel olarak ödenmesi halinde bu okullardan daha kaliteli eğitim hizmetinin satın alınabileceği fikrine ulaşılabilmesi zor olmamaktadır. Ancak, devletçe yüksek normları belirlenecek, denetimi yapılacak kaliteli eğitimin ihtiyaç göstereceği finansmanın darlığına (devletçe yapılacak ödemelerin yetersiz kalmasına) çare olarak, eğitim gören öğrencilerden ve öğrenci velilerden doğrudan herhangi bir bedel alınmaksızın, iş hayatına atılanlardan -öğrenim görenlerden- işe girişten başlayarak çalışılan sürece (emekli oluncaya kadar) kendilerinden %5 gibi düşük oranda özel eğitim vergisi alınması önemle düşünülecek bir tedbir olmaktadır. Hatta, çeşitli tedbirlerle bu verginin verimliliği sağlandığında devletin eğitim sektörüne ayıracağı bütçe kaynaklarından da büyük tasarruf sağlanabileceğinin veya daha büyük pay ayrılabileceğinin de göz önünde tutulmasında da yarar olacaktır. Bunların yanında, öğrencilerin veya velilerinin bir eğitim hizmetinde bir bedel ödemeden muaf tutulabilmesi için gelir, kurumlar vergisi ve sosyal güvenlik prim borçlarını ve hatta eğitim vergisi ödediklerinin veya bunları yerine getiremeyecek kadar toplumca bakıma, ilgiye muhtaç olduklarının belgelenmesi kendilerinden istenebilmelidir. Ülkemizde çocuklarım okutmak isteyen anne ve babalar, (veliler) köhne, yoksul, kasvetli görünüşlü, sınıflan kalabalık, öğretmen-öğrenci iletişimi, eğitim teknolojisi altyapısı zayıf, çağdaş eğitim programlarını yeterince karşılamaktan uzak, rasyonel istihdam ve işletmecilikten yoksun devlet okullarından kurtulmak istemektedirler. Nitekim, devlet okullarının öğrenci ve veli üzerinde kasvetli, kötümser, şevk kinci (depresif) etki yapan bu görüntüleri yanında görevini sırf geçim derdiyle yasak savmak kabilinden yapan; olumsuz kişiliklerine kendi istekleriyle ayrılıncaya, emekli oluncaya veya yönetimce başka yere tayin ettirile- bilinceye kadar katlanılmak zorunda kalman; öğrencileriyle iletişimsiz olan;... öğretmenlerin de görev yaptığı; bunların yanında tuvaletleri susuz, sabunsuz, suları boşa akan, kaloriferleri yandığında açık pencereleriyle dışarıyı da ısıtmaya çalışan yapıda olduğu kolaylıkla gözlenebilmektedir. Ancak, bunların parasız olmaları ve hane halkı gelir düzeyinin düşüklüğü, bütün olumsuzluklarına rağmen devlet okullarında verilen eğitime katılmayı zorunlu kılmaktadır. Buna karşılık, gelir durumu elverişli ailelerce, olumsuz özellikleri ağır basan devlet okulları yerine güzel görünüşlü, ferahlık verici, şevk artırıcı, öğrenci sayıları sınırlı, seçilmiş öğretmenleriyle öğrencileri arasında anne baba şefkatinde sıcak ve disiplinli iletişim kurulan; öğretme aşkıyla, hizmet duygusuyla dolu olarak öğrencili bilhassa yabancı Usan, fen ve özel yetenek derslerinde başarılı yetiştiren özel mülki veya özel yönetimli okullar tercih konusu yapılmaktadır. Buna ilkokul da dahil olmakla birlikte, orta ve yüksek öğrenimde özellikle ihtiyaç duyulmaktadır. Ne var ki, toplumun genelinde velilerin ekonomik güçsüzlüğü buna imkân vermemektedir. Bunlarda sadece zeki çocukları veya ağır fedakârlığa katlanan ailelerin çocukları öğrenim görebilmektedir. Dolayısıyla, eğitim sisteminde mevcut görüntü, kalite farklılıkları devletin sosyal adaletçi sosyal refahçı amaçlarına ters düşmektedir. Bundan dolayı, devletin tüm eğitim kurumlarının devlet mülkiyetinde muhafaza edilmek yerine, öğretmen, memur ve hizmetli elemanlarını piyasa şartlarında seçerek çalıştıran özel eğitim kurumlarının yapısına ve yönetim esnekliğine kavuşturulması; Milli Eğitim Bakanlığının öğretmen istihdam eden kurum o özelliğinin mümkün olduğunca azaltılabilmesi; sadece norm koyan, denetim yapan ve öğrenci adına bedel ödeyen kurum haline getirilmesi büyük zorunluluk haline gelmiştir.
89
96