You are here

Böyle Buyurdu Sûfî

Journal Name:

Publication Year:

Author NameUniversity of AuthorFaculty of Author
Abstract (Original Language): 
Ömür Ceylan1, tasavvuf edebiyatı ve tasavvufî şiir şerhi araştırmaları alanında yaptığı akademik çalışmalarıyla günümüzde önde gelen isimlerden birisi. Bu araştırma alanına kaynaklık etmesi bakımından ismini Tasavvufî Şiir Şerhleri2 adlı hacimli çalışmasıyla da hatırlıyoruz. İlk kez Kasım 2005'te son olarak ise Mart 2010'da Kapı Yayınları, araştırma-inceleme dizisinin 16. kitabı olarak basılan Böyle Buyurdu Sûfî, köşe taşları mahiyetindeki isim ve eserleri barındıran tasavvuf, tasavvuf edebiyatı tarihi ve şiir şerhi üzerine incelemeleriyle okuyucusunun hem aklına hem de gönlüne kapı aralar nitelikte bir eser olma özelliğini taşıyor. Kitabın ismine bakıldığında okuyucuların aklına "acaba Nietsche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt isimli kitabına bir gönderme mi?" şeklinde bir soru gelmesi ihtimal dâhilinde. Nietsche'nin "üstün insan" tipi ile "sûfî tipi"ni hiç yoktan bir çatışma içine sokmamız ya da öyleymiş gibi göstermemiz söz konusu değil elbette. Nietsche'nin zerdüştünün "kendi kendini ızdırapla yaratmak" ve sûfînin "ölmeden önce ölmek" temelinde manifestoları birbirine yakın olmakla birlikte Nietsche'nin zerdüştünün, "üstün insan" olma vasfını "ahlakın dışına çıkıp cemiyetten uzaklaşmak" olarak tanımlaması ve sûfînin "der-viş"i; "YLalk-ıla daşı Hakk-ıla işi Top idüp başıyolagirendür" (Ummî Sinan) şeklinde tanımlaması ışığı altında birbirine zıt felsefelere sahip olduklarını da söyleyebiliriz. Bütün bu çerçevede, okuyucunun zihninde belirttiğimiz tarzda bir endişenin hâsıl olabilmesinin normal olduğunu belirterek bahsi kısa kesiyor ve kitabın isminin bir tevafuktan ileri geldiğini ya da gelmediğini bir gönderme olduğunu ya da olmadığını okuyucuların yorumuna bırakıyor ve sûfînin de söyleyecekleri var diyerek devam ediyoruz. Kitap, "Gülü Gül ile Tartanlar, Hâl ile Kâl Arasında, Sonuç Yerine: Halk İçre Bir Ayineyim" başlıkları altında üç ana bölüm ile kaynakça ve dizinden oluşuyor. Her bölümün ismiyle müsemma bir konu örgüsüyle işlenmiş olduğunu görüyoruz. Ömür Ceylan birinci bölümde "Tasavvuf" ana başlığı altında -kökeni, tarifleri, doğuşu ve gelişimi- hakkında bilgi vererek temel bir giriş yapmış. Devamında ise mutasavvıflar ve İslam uleması arasındaki ilişki üzerinde değerlendirmeler yapan yazar, tasavvufî hayat ve tasavvufî terminoloji, tasavvufî Türk şiirinin sanat ve estetik anlayışı, -remizler dünyasından örnekler vererek- dil ve üslûbu ile teknik özellikleri üzerine kapsamlı bir inceleme yapmış. "Yunus'tan Edip Harabî'ye Anadolu Sahası Türk Tasavvuf Şiiri" başlığı altında 13. Yüzyıldan 19. Yüzyıla kadar asırlara damga vurmuş "gülü gül ile tartan" sûfîlerin hayatları ve eserlerini asırdan asıra dini-tasavvufi şiirin gelişimiyle birlikte ele alarak gayet kapsamlı bir tasavvuf tarihi ortaya koymuş. Kanaatimizce kitap bu özellik ve derinliğiyle üniversitelerde tasavvuf tarihi adı altında okutulan çoğu kitaptan daha iyidir.
137-140